1. Sinoloji ve Çin Araştırmaları Sempozyumu sona erdi: Araştırmalarda Batı gözlüğü takmayın!

Çin-Türk Öğrenci Birliği’nin düzenlediği sempozyumda Türkiye’de Sinoloji ve Çin araştırmalarında yeni yönelimler ve stratejiler geliştirme konusu ele alındı.

GÖKHAN BÜYÜK

Çin-Türk Öğrenci Birliği’nin düzenlediği 1. Sinoloji ve Çin Araştırmaları Sempozyumu, İstinye Üniversitesi ev sahipliğinde dün devam etti. Alanında uzman akademisyenler ve araştırmacıların katıldığı, iki gün süren sempozyumda Türkiye’de Sinoloji ve Çin araştırmalarında yeni yönelimler ve stratejiler geliştirmek amaçlandı. İstanbul Üniversitesi, İstinye Üniversitesi, Şanghay Üniversitesi, Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi, Kuşak Yol Girişimi Dergisi (BRIQ), Türkiye Öğrenci Birliği (TÖB), Türkiye Kültür Araştırmaları Merkezi (SUS) ve Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği gibi birçok kurum, sempozyumun düzenlenmesine katkı sundu. Sempozyumun ikinci ve son günüde Doç. Dr. Efe Can Gürcan, Doç. Dr. Fahri Erenel, Uluslararası İşletme ve Ekonomi Üniversitesi (Pekin) yüksek lisans öğrencisi, gazetemizin Dış Haberler Servisi Şefi Orçun Göktürk, İstinye Üniversitesi KUYÇAM Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Efe Can Gürcan ve birçok akademisyen uzmanlık alanlarında sunumlarını yaptı.

Sempozyumda İstinye Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fahri Erenel, Kuzey Pasifik Okyanus Stratejisi ve Çin konulu sunuşunda iklim değişikliği sonucunda oluşabilecek savaş teorileri ve Çin toplumunun içine kapanık olmasının milliyetçilikle ilişkisine değindi: “ABD’nin dış dengeleme stratejisi giderek artıyor. Yani yeni ittifaklarla Çin’i anakarasına hapsetmeye çalışıyor ve özellikle ekonomi boyutunda ekonominin temel yapıtaşı olan enerji yollarındaki akışa engel olmaya çalışıyor. Çin de tabii karşı hamlelerle geliyor. Bundan sonra çok kutupluluğu sağlayacak olan devletlerin, vatandaşları ile kurmuş olduğu iletişim son derece önemli olacaktır. İttifaklar da çok kutuplulukta önemlidir. Çünkü ittifaklar çok hızlı değişmektedir. Çin’in çok önemli bir Grand Stratejisi var. Grand Stratejisinin üç temel ayağı var. Güvenlik, Çin’in temel siyasi düzenini korumak ve kalkınma. Toplumun refahının sağlanması en önemli hedef. Çin tüm bunları yaparken uluslararası ilişkiler teorisini de inşa ediyor. Çin toplumu ülkesinin geldiği konumu görebiliyor, yükseliş ve çöküşlere nelerin neden olduğunu çok iyi görüyor. Bununla beraber Çin, toplumu hazırlama yönünden de çok önemli yollar kat ediyor.”

‘ABD HER ŞEYE ASKER GÖZÜ İLE BAKIYOR’

Çin’in içine kapanık bir toplum olduğu yönündeki soruya ise Erenel şu yanıtı verdi: “Çin kendi sınırları dışıyla fazla ilgilenmeyen bir ülkeydi. Çin’in üç tane gemisi kendi kendine bir güç aktarımı yapıyor. İki tane muharip gemisi var. Yakıt ikmalleri yapıyor ve oradan geçen sivil gemilere bir planlama ile yakıt ikmali yapıyor. Çin bunları yaparken ABD her şeye asker gözü ile bakıyor. O yüzden Çin’in en büyük avantajı asker-sivil ilişkileri. Evet çalışma şartlarına baktığımızda eleştiride bulunabiliriz ama Amerika’da köpek kulübesinde yaşanan siyahiler gördüm. Çin’in vatandaşlarına yönelik olumsuz etkileri azaltmak için içine kapanması, milliyetçilik olarak değerlendiriliyor. Bugün Batı da milliyetçilik kavramına sığındı. Bugün dünyada da milliyetçi partilerin yükseldiğini görüyoruz. Çin’in de bu hamlelerini normal karşılıyorum.”

‘TÜRKİYE DAHİL BÜTÜN ÜLKELER HAZIRLIKLI OLMALI’

İklim değişikliğinin yaratacağı olası sorunlar hakkında Erenel şunları söyledi: “İklim değişikliğinin yaratacağı etkiler bundan sonra üçüncü dünya savaşı değil ama bölgesel savaşların artacağı yolunda ortaya sonuçlar çıkartıyor. Özellikle iklim değişikliğinden etkilenecek olan ülkelerini kaynak arayışları var. Bu ülkeler birçok ülke tarafından sömürülüyor. Somali’de Sudan’da araziler satın alınıyor. Arjantin en önemli yeraltı kaynakları şu anda işletilmiyor. Ama içilebilir su kaynağı konusunda ABD’nin özel şirketleri çok fazla yeraltı kaynağı satın aldı. Topraklarında su kalmayan Orta Doğu’da kısa bir sürede Ürdün ve İsrail, İsrail ve Suriye arasında bir savaş kesinlikle ortaya çıkacaktır. Bu ülkelerin yeraltı kaynakları mantığında İsrail kendisine bağlamış durumda. Dünyada 30’a yakın ülkenin sınırını oluşturan su kaynakları savaş sebebi olacaktır. Ben bu konuda Türkiye dahil bütün ülkelerin hazırlıklı olması gerektiğini düşünüyorum. İklim değişikliği büyük savaş nedeni olacaktır.”

ÇİN’İN TUZAKLA SUÇLANDIĞI ÜLKELER BATI’YA BORÇLU

Orçun Göktürk de ‘Kuşak ve Yol Girişimi borç tuzağı mı, birlikte kalkınmaya mı hizmet ediyor’ konulu bir sunuş yaptı: “Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping, 7 Eylül 2013 tarihinde Kazakistan’da Nazarbayev Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada ‘Yeni İpek Yolu’ nu (daha sonra Kuşak ve Yol Girişimi-KGY adını aldı) duyurdu. KGY’ye o tarihten bugüne 140’a yakın ülke katıldı. Özellikle Batı’da Çin ve KGY’ye karşı siyasi ve akademik düzlemde çeşitli eleştiriler yapılmaya başlandı. 2017 yılında Brahma Chellaney tarafından KGY ve Çin’e karşı ilk kez ‘borç tuzağı’ terimi kullanıldı. Çin’in özellikle Asya ve Afrika’da KGY üzerinden ülkelere geri ödeyemeyeceği yüksek miktarda krediler üzerinden bu ülkeler üzerinde egemenlik alanını genişlettiğini söyleyen Chellaney’e Batı siyasileri ve akademisinden destek verenler olduğu gibi Chatham House, Lowy Entitüsü gibi önemli kuruluşlardan itiraz geldi.

“’Borç tuzağı diplomasisi’ eleştirisi genel olarak Çin’in Malezya, Sri Lanka, Orta Asya ve Afrika’daki yatırımlarına odaklanıyor. Çin’in özellikle ekonomisi küçük ve kredilerin geri ödenmesinde sorun yaşayan ülkeleri seçtiğini söyleyen eleştirmenlerin atladığı en büyük gerçek ise bu ülkelerin çoğunun esas olarak Batı’nın egemen olduğu ‘uluslararası piyasa’ya borçlu ülkeler olması. Doğu Asya ve Afrika’daki ülkelerin borçları yakından incelendiğinde Çin’in ‘borç diplomasisi’ stratejisi uyguladığını haklı çıkaracak kasıtlı bir eylem olmadığı görülmektedir. Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Mart 2018’de yayımladığı bir raporda, KGY bileşeni ve dış açık-borç sıkıntısı yaşayan 68 ülkeyi incelemiştir ve şu sonuca varılmıştır: Çin bu ülkelerin devlet varlıklarına el koymak yerine borçları yeniden yapılandırmıştır veya borç silmiştir. Bu da ‘borç tuzağı diplomasisi’ teziyle çelişmektedir. ‘Borç tuzağı diplomasisi’ kara propagandasının aksine; Çin’in yatırımları ile Asya ve Afrika’da birçok ülkede yüksek kaliteli altyapı projeleriyle binlerce kişiye istihdam yaratmış, ülkelere teknoloji transferi yapılmıştır. Devletlerarası ilişki açısından KGY sayesinde ‘birlikte paylaşma’, ‘ortak gelişme’, ‘iç ilişkilere müdahale etmeme’, ‘karşılıklı egemenliğe saygı’ ve ‘kazan-kazan’ ilkelerini yeni uluslararası düzenin temeli olarak belirlenmektedir.”

‘BATI GÖZLÜĞÜ TAKMAYIN’

Sempozyum Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Eyüp Sarıtaş, önceki gün yaptığı açılış konuşmasında Sinolojiye olan ilgiye değindi ve bu işi meslek edinimiş kişilere Batı maskesi takmama önerisinde bulundu: “Adeta kendi yağında kavrulmak kavramına karşılık gelecek olan sinologların emek vermesiyle bu toplantı bizim için, Sinoloji için büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye’de Sinoloji araştırmaları denildiğinde yine Batı’nın sınırlaması karşımıza çıkıyor. “Ülkemizde bilimsel Sinoloji araştırmaları 1935 yılında başladı. Her ne kadar yavaş gidiyor gibi görünsek de Çin’in açık politika uygulamaya başlaması ile başta Çin üniversitelileri, Konfüçyüs Enstitüsü ve hatta Çin’in önde gelen belediyelerinin verdiği burslar sayesinde Sinoloji diline ve Çin araştırmalarına ilgi gözle görülür bir şekilde artmaya başlamıştır. Bu açıdan yaklaşık lisansa eğitimi hariç 30 yıllık bir deneyime sahip nacizane bir Sinolog olarak, bu alandaki umudumuzun çok büyük olduğunu ifade ediyorum. Mesleğini Çin’i araştırmak olarak edinmiş olan arkadaşlar hiçbir zaman Batı gözlüğü takmayı aklının ucundan geçirmemelidir. Bizim kendi fikrimiz olmalı, kendi ekolümüz olmalı. Sinoloji belli bir noktaya kadar çok önemli olmasına rağmen bizim amacımız İstanbul’un sinoloji merkezi yapmak olmalıdır. Bu bakımdan hedefimizin çok büyük ve ciddi olduğunu düşünüyorum.”

‘KUŞAK VE YOL ÜZERİNE ÇALIŞAN İLK ARAŞTIRMA MERKEZİ’

İstinye Üniversitesi KUYÇAM Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Efe Can Gürcan, Dr. Can Donduran ve Dr. İlayda İsabetli Fidan, ‘Çok kutuplaşan dünyada Çin’in yapısal gücünün dönüşümü’ konulu bir sunum yaptı ve KUYÇAM’ın işleyişi hakkında bilgi verdiler:

“Bugün KUYÇAM ekibi olarak buradayız. Merkezimiz yeni bir merkez. Açılımı Kuşak ve Yol Uygulama ve Araştırma Merkezi. Kuruluşumuz maalesef pandemi dönemine rastladı. 2020 yılında faaliyete geçtik ama pandemiye rağmen çok iyi bir ekibimiz var. Çok güzel çalışmalara imza atmış durumdayız. KUYÇAM Türkiye’de Kuşak ve Yol üzerine çalışan ilk araştırma merkezi sıfatına sahip. O nedenle önemli bir merkez. Kuşak ve Yol gelişmekte ve bu gelişime dahil olan veya dahil olmak isteyen ülkelerin sosyoekonomik, siyasal açıdan incelenmesini kendine misyon edinmiş bir merkezdir. Özellikle Çin çalışmaları KUYÇAM’ın merkezinde yer alıyor.

Faaliyetlerimize gelecek olursak, en önemlisi belki de yine bu sempozyumun düzenleyicilerinden KUYÇAM’ın, BRIQ Dergisi ile ortak yayın çalışmalarında bulunuyor. BRIQ Dergisinin mutfağında yer alıyoruz. Her türlü desteği sağlıyoruz. Medya faaliyetleri gerçekleştirdik. Araştırma projeleri yürütüyoruz. Danışmanlık hizmeti sağlıyoruz. Birçok araştırma grubumuz var.”

FARKLI ALANLARDA ELE ALDILAR

Sempozyumun son gününün ilerleyen saatlerinde İstinye Üniversitesi Ar. Gör. Ahmet Gedik ‘Çok kutuplu siyasette Fransız dış politikası açısından Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişi’, Uluslararası İşletme Ve Ekonomi Üniversitesi Doktora Öğrencisi Serdar Yurtçiçek, ‘Çin’de Türkiye ile ilgili hatalı bakış: Türkiye’de Milliyetçilik ilkesi’, Beijing Institute of Technology, Yüksek Lisans Öğrencisi Mustafa Altınkaya ‘Çin’in bilim teknolojideki sırrı; Çıplak Ayaklı Mühendisler’, İstanbul Üniversitesi Doktora Öğrencisi Türkay Türkan Ünlü, ‘Türkiye’de Tik Tok’a dair oluşan bakışta, uygulamanın Çin menşeli olmasının etkileri’ ve Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Yüksek Lisans Öğrencisi Elif Emre, ‘Türkiye’de yaşayan yabancıların Türk kültürü ile etkileşimleri: Çinliler Örneği’ konulu sunumlar yaptılar.

Kaynak: Aydınlık

Benzer Gönderiler